Ana Sayfa Haberler Yazılar Resim Galerisi Oyunlar Videolar Rami Spor Atatürk İletisim
 
 »MENÜ
ANA MENÜ
    RAMİ'NİN TARİHİ
    RAMİ'DE İLKLER
    BİZİ TANIYIN
    SOKAK VE CADDELER
    İDARİ HİZMETLER
    TEBLİGAT BİLGİLENDİRME
    NÖBETÇİ ECZANELER
    RAMİ'DE GEZİNTİ
    ÖNCEKİ MUHTARLARIMIZ
    RAMİ'NİN ADI
    FAALİYETLERİMİZ
    RAMİ'NİN REHBERİ
    AİLE HEKİMİM KİM
    FORMLAR VE ÇİZELGELER
    HİZMETLERİMİZ
    TARİHİ YAPILARIMIZ

ZİYARETÇİ DEFTERİ
    DEFTERİ OKU
    DEFTERE YAZ

DİĞER BÖLÜMLER
    FAYDALI LİNKLER
    CANLI TV İZLE
    E-VATANDAŞ
    İSTANBUL İLÇELERİ
    FAYDALI BİLGİLER

 » İSTANBUL MUHTARLARI
    Tüm İstanbul Muhtarlarının
Telefon ve İsimleri
 » İLAN PANOSU
    İlanlara Bakın

İlan Ekleyin
 » SİTE İSTATİSTİKLERİ
 » İSTANBUL'DA HAVA
ISTANBUL
:: Rami Cuma Mahallesi Muhtarlığı::-ATATÜRK
 » ATATÜRK


Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi,
benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu yeterlidir.


ATATÜRK'ÜN KENDİ İFADESİYLE İLKELERİNİN TANIMI
 

I.TEMEL İLKELER

1. Cumhuriyetçilik

Türk milletinin karakter ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.(1924).

Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir (1933).

Cumhuriyet, yüksek ahlâkî değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir (1925).

Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilâtıdır ki, onun adı Cumhuriyet'tir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir (1925).

2. Milliyetçilik

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir (1930).

Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir soyun evlâtları ve hep aynı cevherin damarlarıdır (1932).

Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur (1923).

3. Halkçılık

İç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık, yani milletin bizzat kendi geleceğine sahip olması esası Anayasamız ile tespit edilmiştir (1921).

Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir (1921).

Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil fakat kişisel ve sosyal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas prensiplerimizdendir (1923).

4. Devletçilik  

Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsî faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak. (1936).

Prensip olarak, devlet ferdin yerine geçmemelidir. Fakat ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde bulundurmalıdır (1930).

Kesin zaruret olmadıkça, piyasalara karışılmaz; bununla beraber, hiçbir piyasa da başıboş değildir (1937).

5. Lâiklik

Lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir (1930).

Lâiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir (1930).

Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz (1926).

6. Devrimcilik

Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların, (devrimlerin) gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görüşleriyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır Biz büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük (1925).


II BÜTÜNLEYİCİ İLKELER

1. Millî Egemenlik

Yeni Türkiye devletinin yapısının ruhu millî egemenliktir. Milletin kayıtsız şartsız egemenliğidir (1923).

Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin sağlanması, istikrarı ve korunması ancak ve ancak tam ve kesin anlamıyla millî egemenliği sağlamış bulunması ile devamlılık kazanır. Bundan dolayı; hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası millî egemenliktir (1923).

2. Millî Bağımsızlık

Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasî, malî, İktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam seferberlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir (1921).

Türkiye devletinin bağımsızlığı mukaddestir. O, ebediyen sağlanmış ve korunmuş olmalıdır (1923).

3. Millî Birlik ve Beraberlik

Millet ve biz yok, birlik halinde millet var. Biz ve millet ayrı ayrı şeyler değiliz (1919).

Biz millî varlığın temelini,millî şuurda ve millî birlikte görmekteyiz (1936).

Toplu bir milleti istilâ etmek, daima dağınık bir milleti istilâ etmek gibi kolay değildir (1919).

4. Yurtta Barış Dünyada Barış

Yurtta sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz (1931).

Türkiye Cumhuriyeti'nin en esaslı prensiplerinden biri olan yurtta sulh, cihanda sulh gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve terakkisinde en esaslı âmil olsa gerektir (1933).

Sulh, milletleri refah ve saadete eriştiren en iyi yoldur (1938).

5. Çağdaşlaşma

Milletimizi en kısa yoldan medeniyetin nimetlerine kavuşturmaya, mesut ve müreffeh kılmaya çalışacağız ve bunu yapmaya mecburuz (1925).

Biz Batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz (1926).

6. Bilimsellik ve Akılcılık

a) Bilimsellik: Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir (1924). Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet bilimdir (1933).

b) Akılcılık: Bizim; akıl, mantık, zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir (1925).

Bu dünyada her şey insan kafasından çıkar (1926).

7. İnsan ve İnsanlık Sevgisi

İnsanları mesut edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak insanlıktan uzak ve son derece üzünülecek bir sistemdir. İnsanları mesut edecek yegâne vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir (1931).

Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız (1936). 



Bilim Teknoloji üzerine 
ATATÜRK DİYOR Kİ!
 

Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fenin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce yıl önceki ilim ve fen lisanının koyduğu kuralları, şu kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir (1924; 5-197).

Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı düşünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile alakasız yaşayamayız... Aksine yükselmiş, ilerlemiş, medeni bir millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan olacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.

Hiçbir tutarlı kanıta dayanmayan birtakım geleneklerin, inanışların korunmasında ısrar eden milletlerin ilerlemesi çok güç olur; belki de hiç olmaz. İlerlemede geleneklerin kayıt ve şartlarını aşamayan milletler, hayatı, akla ve gerçeklere uygun olarak göremez. Hayat felsefesini geniş bir açıdan gören milletlerin egemenliği ve boyunduruğu altına girmeye mahkumdur (1922; 5-44).

Başarılı olmak için aydın sınıfla halkın zihniyet ve hedefi arasında doğal bir uyum sağlamak lazımdır. Yani aydın sınıfın halka telkin edeceği idealler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır (1923; 5-141).

Halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak daha çok aydınlara yöneltilen bir vazifedir. Gençlerimiz ve aydınlarımız niçin yürüdüklerini ve ne yapacaklarını önce kendi beyinlerinde iyice kararlaştırmalı, onları halk tarafından iyice benimsenip kabul edilebilecek bir hale getirmeli, onları ancak ondan sonra ortaya atmalıdır (1923; 5-141:142).

Taassup cahilliğe dayanır. Bundan dolayı taassubu olan cahildir. İlim mutlaka cahilliği yener, o halde halkı aydınlatmak lazımdır (1923; 37-73).

Bu millet ve memleket ilme, irfana çok muhtaç; tahsil yapmış, diploma almış gelmiş, olanları korumak kadar doğal ve lüzumlu bir şey olmaktan başka, parti parti eğitim ve öğretim görmek için ilim ve fen almak için Avrupa'ya, Amerika'ya ve her tarafa çocuklarımızı göndermeye mecburuz ve göndereceğiz. İlim ve fen ve ihtisas nerede varsa, sanat nerede varsa gidip, öğrenmeye mecburuz. Bu nedenle artık himaye ok zayıf kalır. Bunun yerine mecburiyet geçerli olur (1923; 37-123)

İlim ve özellikle sosyal bilimler dalındaki işlerde ben emir vermem. Bu alanda isterim ki beni bilim adamları aydınlatsınlar. Onun için siz kendi ilminize, irfanınıza güveniyorsanız, bana söyleyiniz, sosyal ilimlerin güzel (yapıcı) yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim (28-316).

Ben, manevî miras olarak hiç bir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir (129-13).

 

        

 


Görüntülenme: 7298 kez